Yapay Zeka Çağında Teknoloji Stratejisi

Yaratıcı düşünme ve inovasyonun temel tetikleyicisi olan merak, çocukluğumuzdan itibaren bizi hayatı keşfetmeye iten en önemli kaynak olmuştur. Her gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz veya tecrübe ettiğimiz şey bizi heycanlandırır ve daha fazlasını öğrenebilmek için itici bir güç oluşturur. Ancak zaman geçtikçe ve yaş ilerledikçe gerek toplumsal sınırlamalar gerekse hayatın akışı merak duygumuzu törpülemeye, düşüncelerimizi kalıplara sokmaya başlar. Bu durum inovasyon ve yaratıcılık potansiyelimizi de olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle gerek bireysel gerekse kurumsal inovasyon ve dönüşüm için yaşam boyu merak duygusunu canlı tutmak kritik bir öneme sahiptir.

Merak, aynı zamanda bireylerin potansiyellerini geliştirip kurumlara yansıtabilme kabiliyetlerinin önünü açarak yenilikçi ve daha iyi çözümler sunmasına olanak tanıyan bir motivasyon kaynağı olmaktadır. Bu konuda Francesca Gino Harward Business Review ‘da yayınlanan makalesinde merak duygusunun işletmelerin performansı açısından tahmin edildiğinden çok daha etkili olduğunu vurgulamakta ve merakın tetiklenmesi ile daha derin ve etkili düşünerek karar alındığının altını çizmektedir. Gino’ya göre çoğu lider insanların kendilerini keşfetmesinin risk oluşturacağı ve verimsizliği arttıracağından endişe duyması sebebiyle merak duygusunu teşvik etmekten kaçınır. Ancak bu süreci uygulamayı başaran liderlerin yönettiği ekipler ve kurumlar, risklere karşı dirençli olur, yeniliğe ve dönüşüme hızlıca ayak uydurur ve belirsizliğe daha iyi uyum sağlayabilirler.

Kurumsal düzeyde merakın oluşması bireysel merakın tetiklenmesine bağlıdır ve bunun da temelinde çalışanlara kendi ilgi alanlarını keşfetmeleri için zaman ve kaynak sağlanması gerekmektedir. Google’ın “Sorularla yönetiyoruz, cevaplarla değil” yaklaşımı, merakın sürekli teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayan bir diğer dikkat çekici nokta. Çalışanların sürekli soru sormaları için tetiklemek, yeni yollar aramaları için keşfetme arzularını canlandırmak; onlara yeni seçenekler ve yaratıcı çözümler sunmaları için fırsat olanağı tanırken kuruma olan bağlılıklarını da artırabilmektedir.

Bu bağlamda, çocuklukta başlayan bu keşif arzusunu sürdürmek, merak duygumuzu hayat boyu canlı tutmak, hem kişisel hem de profesyonel gelişimimiz için çok önemlidir. Bunu sağlayabildiğimizde gerek bireysel gerekse kurumsal olarak yaratıcılığımız tetiklenir, zorluklara karşı dayanımımız ve esnekliğimiz artar ve tüm bunlarla birlikte dönüşüm ve yenilik kapasitemiz gelişir.

Postu Paylaş: